belçika sömürgeleri ne demek?

Belçika, tarihte Kongo Krallığı topraklarını ele geçirerek modern gün Kongo Demokratik Cumhuriyeti'ni sömürdü.

Kongo, Afrika'nın en büyük nehirleri olan Kongo Nehri boyunca uzanan dev bir bölgeydi. Belçikalı kraliyet ailesi, 1876 yılında Almanya ve Fransa'nın ardından, bu bölgedeki toprakları ele geçirerek "Kongo Özgür Devleti"ni ilan etti.

Ancak bu ad de bir kaçış bahanesiydi; gerçekte Kongo, Belçika Kralı II. Leopold için kişisel bir sömürü bölgesiydi.

Leopold, Kongo'da zenci kölelerin çalıştırıldığı, kıtadaki kauçuk, elmas ve bakır kaynaklarını sömüren ve civarda açlık, hastalık ve savaşın hüküm sürdüğü bir işgalciydi.

Belçika, 1908 yılında Kongo Özgür Devleti'nin varlığına son vererek, bölgeyi doğrudan sömürgeleştirdi. Belçika sömürgesi, Afrika'nın orta kesiminde bulunan Ruanda-Urundi bölgesini içeren iki ana bölgeyi kapsıyordu.

Belçika, sömürge dönemi boyunca Kongo'dan elde ettiği kaynaklardan büyük bir fayda elde etti. Ancak belirgin bir ayrımcılık, sömürü ve insan hakları ihlalleri sömürge döneminin önemli özellikleriydi.

Belçika, sömürge döneminin ardından Kongo'yu 1960 yılında bağımsızlığını vermeye zorlandı. Ancak, bu süreç hızlı bir şekilde kaosa sürüklendi ve Kongo, 1960'larda en kanlı çatışmalardan birinde yer aldı.

  1. Ruanda-Urundi

Belçika, 1916 yılında Ruanda-Urundi bölgesini ele geçirdi. Bu, Ruanda ve Burundi uluslarının modern sınırlarının belirlenmesiyle sonuçlandı.

Belçika, Burundi ve Ruanda'nın yerli halklarının kültürel, ekonomik ve siyasi yaşamına doğrudan müdahale etti. Siyasi iktidarı ve ekonomiyi kontrol altında tuttular.

Belçika, Burundi ve Ruanda'yı diğer Afrika ülkeleri gibi dilini ve inancını zorla bastırmaya çalıştı. Ancak, burada yaşayan uluslara yönelik kötü muameleler, Güney Afrika'ya kıyasla daha az yoğun gerçekleşti, ancak yine de bölgede kayda değer insan hakları ihlalleri olduğu bilinmektedir.

Belçika, 1962 yılında Ruanda-Urundi'yi bağımsızlığını vermeye zorlandı ve bu bölge iki ayrı ülke olan Burundi ve Rwanda olarak ayrıldı. Ancak, bu süreçten sonra da, her iki ülkede de sivil çatışmalar, diktatörlükler ve insan hakları ihlalleri yaşandı.